Yahya Kemal Beyatlı Beyazıt Devlet kütüphanesinde anıldı

İstanbul İl Kültür Turizm Müdürlüğü tarafından Beyazıt Devlet Kütüphanesinde, şair- yazar Yahya Kemal Beyatlı’nın ölümünün 60. yılı anısına “Bir Meş’aledir Devredilir Dilden Dile: 60 Yıl Sonra Yahya Kemal’in Şiiri” isimli anma programı düzenlendi.

İl Kültür Turizm Müdürü Çoşkun Yılmaz, Prof. Dr. Fatih Andı, Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk, Prof. Dr. Şaban Sağlık, Doç. Dr. Dursun Ali Tökel’in konuşma yaptığı programda çok sayıda katılımcı yer aldı.

Eski ile yeni arasında bir köprü

Yahya Kemal’i anlamak için yaşadığı ortamı iyi bilmemiz gerek, şairin düşüncelerini anlamamız açısından bunun son derece önemli olduğunu aktaran Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk “Türk şiirine yeni bir kapı açan Yahya Kemal, eski ile yeni arasında bir köprü olmayı başarmıştır.  O dönem önde gelen şair ve yazarların sırt çevirdiği edebi tarihsel geçmişimizi kucaklayarak neoklasik bir anlatım formuyla geleceğe taşıma başarısı göstermiştir” dedi.

Programda konuşan Prof. Dr. Şaban Sağlık, Yahya Kemal’in eserlerinde geçmişi, şimdiyi ve geleceği kucaklayan bir bakış açısına sahip olduğunu ifade ederek şunları kaydetti:

“Yeni şeyler söylemek yerine var olan söylemleri yeniden yorumlayan Yahya Kemal, Osmanlı ruhunu en iyi yansıtan önemli edebi kişiliktir. Kullandığı edebi dil, misak-ı milli sınırlarını aşan bir yapıya sahipti. Şiirlerindeki sıfatlara bakınca bunu net bir şekilde görebiliriz.”

Tarih ve edebiyatı bir birinden ayrı düşünülemeyeceğini, şiiri bilmeyen birin Türk tarihini yazamayacağını söyleyen Doç. Dr. Dursun Ali Tökel “Bu anlamda Yahya Kemal’in bize ne ifade ediyor, iyi kavramamız gerekiyor” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu gün Osmanlı Medeniyetini Yahya Kemal’in dizelerinde çok rahatlıkla görebiliriz. Çünkü bir düşüncenin, inancın, kültürün şairi yoksa ortaya bir şey çıkmaz.”

Yahya Kemal Beyatlı Kimdir

Gerçek adı Ahmed Agâh olan Yahya Kemal, Üsküp Belediye Başkanı Nişli İbrahim Naci Bey ve şair Leskofçalı Galib’in yeğeni olan Nakiye Hanım’ın oğlu olarak dünyaya geldi.

Yahya Kemal Beyatlı, çocukluk yıllarını, Üsküp’te kaleme aldığı şiirlerine de yansıttığı Rakofça çiftliğinde geçirdi. İlköğrenimini özel Mekteb-i Edep’te tamamlayan Beyatlı, 1892’de Üsküp İdadisi’ne girdi. Aynı zamanda İshak Bey Camii Medresesi’nde Arapça ve Farsça dersleri alan Beyatlı, 1897’de ailesiyle birlikte Selanik’e taşındı.

Göçebe bir hayat yaşadı

1903’te Paris’e giden Beyatlı, çeşitli eğitimler alarak, Fransızca bilgisini geliştirdi. 1904’te siyasal bilgiler yüksek okuluna girdikten sonra “Jön Türkler” olarak da tabir edilen Genç Osmanlılarla ilişki kuran Beyatlı, Ahmet Rıza, Abdullah Cevdet, Samipaşazade Sezai, Prens Sahabettin gibi dönemin ünlü kişileriyle tanıştı. Şefik Hüsnü ve Abdülhak Şinasi Hisar’la arkadaşlık kuran Beyatlı, 1912’de İstanbul’a döndü.

Usta yazar, 1913’te Darüşşafaka’da edebiyat ve tarih öğretmenliği yaptı ve Medresetü’l Vaizin’de uygarlık tarihi dersi verdi. Mütarekeden sonra “Âti”, “İleri”, “Tevhid-i Efkâr”, “Hakimiyet-i Milliye” isimli dergilerde yazı yazdı.

Arkadaşlarıyla “Dergâh” dergisini kuran Yahya Kemal, edebiyatçılığının yanı sıra, siyasi hayatıyla da aktif bir rol üstlenerek yazılarıyla Milli Mücadele’yi destekledi.

Bu esnada sanatla olan yakın ilişkisini her zaman sürdürerek Halkevleri Sanat Danışmanlığı yapan Yahya Kemal, 1949’da Pakistan Büyükelçisi iken emekli oldu ve hayatının son yıllarını İstanbul Beyoğlu’nda Pera Palas’ta geçiren usta yazar ve şair, rahatsızlanarak barsak kanaması tedavisi için 1957’de Paris’e gitti.

Doğumundan vefatına kadar sürekli göçebe bir hayat yaşayan ve aile kurmayan Beyatlı, bir arkadaşıyla hasbihali sırasında, “Ben evlenmedim, yalnızlığın acısını hâlâ çekiyorum.” şeklindeki ifadesinde aktardığı gibi “göçebe ve yalnız” geçen bir hayatın verdiği hasret serencamını yazdığı şiir, nesir ve mektuplarına nakşetti.

Usta şair, tedavi için gittiği Paris’ten bir yıl sonra İstanbul’a dönerek, tedavisinin yapıldığı Cerrahpaşa Hastanesi’nde, 1 Kasım 1958’de hayata veda etti.

Beyatlı’nın edebiyat ve şiirle olan yolculuğu

Selanik yıllarında “Esrar” takma adıyla şiir yazmaya başlayan genç Yahya Kemal, İstanbul’da Tevfik Fikret ve Cenap Şahabeddin’in şiirleriyle tanıştı. “İrtika” ve “Mâlumât” dergilerinde “Agâh Kemal” takma adıyla Servet-i Fünun’u destekleyen şiirler yazdı.

Başta şiir olmak üzere 20. yüzyıl fikir, kültür ve sanat hayatının önemli simalarından olan Beyatlı, şiirleriyle olduğu kadar şiirle ilgili görüşleriyle de büyük yankı uyandırarak, Türk toplumunun Tanzimat’tan bu yana yaşadığı kimlik problemine şiirleriyle cevap üretmeye çalıştı. Sanatçının kendi milletinin dilini bulması gerektiği noktasındaki düşünce ve fikirlerini okuyucusuna aktaran Yahya Kemal, “Bu dil, ağzımda annemin ak sütüdür” mısrası, Türkçeye olan sevgisini ifade ettiği en meşhur mısraları arasında gösterildi.

Edebiyat ortamlarında sıkça konuşulmaya devam eden Beyatlı, 1918’de “Yeni Mecmua”da yayınlanan çalışmalarıyla ilgi odağı olmayı başardı. Daha sonra “Edebi Mecmua”, “Şair”, “Büyük Mecmua”, “Şair Nedim”, “Yarın”, “İnci” ve “Dergah” gibi dergilerdeki şiirleriyle kendini yol gösterici olarak kabul ettirdi.

Vefatından sonra çıkan eserleri

Ebediyete intikalinden sonra yayımlanan “Kendi Gök Kubbemiz” ve “Eski Şiirin Rüzgarıyla” isimli kitapları iki bölüm halinde değerlendirilerek, Yahya Kemal’in şaheserlerini edebiyatseverlerle buluşturdu.

“Eski Şiirin Rüzgarıyla” adlı kitabındaki şiirlerden “Açık Deniz”, “Itrî”, “Erenköyü’nde Bahar”, “Nazar”, “Ses”, “Çin Kâsesi” ve “Deniz Türküsü”, şairin çok sevilen özel şiirleri olarak şiirseverler tarafından tanındı.

“Kendi Gök Kubbemiz” isimli kitabında yer alan şiirlerin temelinde ise “aşk” ve “İstanbul” şairi olarak görülen usta şair, “Ey talih! Ölümden de beterdir bu karanlık; / Ey aşk! O gönüller sana mal oldular artık; / Ey vuslat! O aşıkları efsununa ram et! / Ey tatlı ve ulvi gece! Yıllarca devam et!” mısralarıyla biten “Vuslat” adlı şiirinde ise aşk ve sevgiliyle kavuşma anını örselemeden şiirine taşıdı.

Beyatlı’nın bitmeyen şiirlerinin bir bölümü ise “Bitmemiş Şiirler” adıyla yayımlandı.

Yahya Kemal’in vefatı sonrasında çıkarılan eserleri

Saf şiir anlayışının Türk edebiyatındaki iki önemli kurucu isminden biri olarak gösterilen Yahya Kemal Beyatlı’nın vefatından sonra 1961’de “Kendi Gökkubbemiz”, 1962’de “Eski Şiirin Rüzgarıyla”, 1963’de “Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş” ve 1976’da “Bitmemiş Şiirler” isimli şiir kitapları yayımlandı.

“Eğil Dağlar: İstiklal Harbi” 1966’da ve 1968’de yayımlanan “Siyasi Hikayeler” isimli kitaplarında Yahya Kemal, Türk edebiyatında büyük merhale teşkil eden şiirlerinden başka, makale, deneme, hatıra, tarih ve tefekkür yazılarını, edebi ve siyasi portrelerini bu kitaplarında ustaca ortaya koydu.

Usta yazar, 1971’de çıkarılan “Edebiyata Dair” isimli eserinde tarihi olayları hikaye tekniğiyle anlatırken, 1964’de basılan “Aziz İstanbul” isimli kitabında ise İstanbul’un semtlerini, tarihini, kültürünü edebi bir üslupla istikbale taşıdı.

1975’de çıkartılan “Tarih Musahabeleri”, 1973’de “Çocukluğum, Gençliğim, Siyasî ve Edebî Hatıralarım” ile yakın tarihe ışık tutan kitabının yanı sıra Beyatlı’nın, siyaset, felsefe ve sosyal hayata kadar her mevzuda kaleme aldığı yazıları ise 1977’de “Mektuplar ve Makaleler” isimli kitabında toplanarak okuyucularına ulaştırıldı.

Yahya Kemal Beyatlı’nın eserlerinin yayınlanmasında Nihad Sami Banarlı’nın ve İstanbul Fetih Cemiyeti’nin önemli katkısı olduğu biliniyor.