Osmanli cami kutuphaneleri

Osmanlı kitapla ne zaman tanıştı? İlk kütüphane ne zaman kim tarafından kuruldu? Cami ütüphanelerini kim kurdu? Halk kütüphanesi görevi üslenen cami kütüphanelere ilk Türkçe eserleri kim bağışladı?

Bu kütüphanelerdeki tıp, matematik, felsefe, edebiyat gibi kitaplar hangi fetvayla yok edildi? Osmanlı hayatından kitabı kimler kovdu?.. İşte… Kütüphaneler Haftası’nın AKP iktidarı tarafından cılız kutlandığının sebebini anlatan bir pazar yazısı…

Os­man­lı’da ilk kü­tüp­ha­ne­nin ne za­man ku­rul­du­ğu bi­lin­mez.
Or­han dö­ne­min­de feth edi­len İz­ni­k’­te Os­man­lı’nın ilk med­re­se­si­nin ku­rul­du­ğu; ve bu­ra­ya öğ­re­nim için ilk ki­tap­lar ge­ti­ril­di­ği be­lir­ti­li­yor ama el­de tek bel­ge yok! Yi­ne de, Os­man­lı’nın ki­tap­la ta­nış­ma­sı­nın yı­lı ola­rak, 1331 gös­te­ri­lir…
Bur­sa ka­dı­sı Mev­la­na Mah­mu­t‘­un Ho­ra­san ve Ma­ve­ra­ün­ne­hi­r’­e; ve Mol­la Fe­na­ri­‘nin Mı­sı­r’­a gi­dip gel­me­si; Şam, Ka­hi­re, Ho­ra­san gi­bi yer­ler­den Os­man­lı’ya ilk ki­tap­la­rın gel­me­si­ne se­bep ol­du.
Mol­la Fe­na­ri’nin 1430’da öl­dü­ğün­de ge­ri­de, 10 bin cilt ki­tap bı­rak­tı­ğı be­lir­ti­li­yor! Bu ki­tap sa­yı­sı­nın se­be­bi şuy­du:
Mol­la Fe­na­ri’ye ka­dar med­re­se öğ­ren­ci­le­ri sa­lı ve cu­ma gün­le­ri ta­til ya­pı­yor­lar­dı; Mol­la Fe­na­ri bu­na pa­zar­te­si gü­nü­nü de ek­le­di. Se­be­bi; öğ­ren­ci­le­rin -o dö­ne­min şöh­ret­li ya­za­rı- Sa­det­tin Tef­ta­za­ni’nin eser­le­ri­ni yaz­mak/kop­ya et­mek is­te­me­le­riy­di. Ki­tap sa­yı­sı­nın faz­la­lı­ğı öğ­ren­ci­le­ri­nin bu yaz­dık­la­rın­dan kay­nak­la­nı­yor­du.
Os­man­lı’da ilk kü­tüp­ha­ne­nin, Yıl­dı­rım Be­ya­zı­t’­ın hü­küm­dar­lı­ğı dö­ne­min­de ku­rul­du­ğu­nu söy­le­ye­bi­li­riz. Şöy­le…
Ey­ne Bey, dö­ne­min par­lak dev­let ada­mıy­dı ve adı­nı ta­şı­yan Bur­sa’da­ki Ey­ne Bey Su­ba­şı Med­re­se­si’nin üst ka­tın­da müs­ta­kil bir kü­tüp­ha­ne oda­sı yap­tır­dı.
Bu med­re­se­nin vak­fi­ye­si de bu­lu­na­ma­dı­ğın­dan kü­tüp­ha­ne­nin ki­tap­la­rı hak­kın­da bil­gi yok.
Bu ilk Os­man­lı kü­tüp­ha­ne­si­ni Ti­mu­r’­un as­ker­le­ri yok et­ti!

Mo­ğol­la­rın da­ğıt­tı­ğı bir­li­ği sağ­la­yan II. Mu­rat; gör­dü­ğü rü­ya üze­ri­ne, Tun­ca Neh­ri ke­na­rı­na Da­rül­ha­dis Med­re­se­si’ni kur­dur­du. Bu­ra­da bu­lu­nan kü­tüp­ha­ne­ye ilk kezgö­rev­li/ha­fız-ı kü­tüb atan­dı. “Si­na­n” adın­da­ki bu me­mu­run maa­şı, gün­lük iki ak­çe idi.
Arap­ça 71 ki­tap bu­lu­nan bu kü­tüp­ha­ne sa­de­ce öğ­ret­men­le­re ve öğ­ren­ci­le­re açık­tı. Yıl, 1435’tir…

CA­Mİ­DE TÜRK­ÇE Kİ­TAP

II. Mu­rat dö­ne­min­de ilk “Ca­mi­i Kü­tüp­ha­ne­si­” açıl­dı. Ga­zi Mi­hal Bey ta­ra­fın­dan Edir­ne’de 1422‘de in­şa edi­len ca­mi­nin bir bö­lü­mü ilk kez kü­tüp­ha­ne­ye ay­rıl­dı. Amaç, sa­de­ce med­re­se alim­le­ri­nin öğ­ren­ci­le­ri­nin de­ğil hal­kın da oku­ma­sı­nı sağ­la­mak­tı.
Av­ru­pa’da or­ta­çağ ka­ran­lı­ğı sü­rer­ken, Os­man­lı ca­mi­ye ki­tap so­ku­yor­du. Üs­te­lik…
Ka­ra Ti­mur­taş Pa­şa’nın bil­gin oğ­lu Umur Bey, Bur­sa Ak­çar­da­k’­ta­ki ca­mi kü­tüp­ha­ne­si­ne -ca­mi­ye ge­len ce­ma­atin oku­ma­sı için- 4’ü tıp ile il­gi­li ol­mak üze­re 41 cilt Türk­çe eserhi­be ede­rek, Os­man­lı ca­mi kü­tüp­ha­ne­le­ri­ne Türk­çe eser so­kan ki­şi ol­du. Arap­ça ki­mi eser­le­ri Türk­çe’ye çe­vir­ten de oy­du. Yıl, 1440 idi…
Umur Be­y’­in ku­ral­la­rı var­dı; ki­tap­lar “Ka­pa­ro­” alın­ma­dan hal­ka ödünç ve­ril­me­ye­cek­ti. Ke­sin­lik­le Bur­sa dı­şı­na çı­ka­rıl­ma­ya­cak­tı!
Sa­de­ce ca­mi­ler­de de­ğil. II. Mu­rat, baş­kent Edir­ne’nin ma­hal­le­le­ri­ne kü­tüp­ha­ne ku­ranilk pa­di­şah­tı.
Fa­tih Sul­tan Meh­met böy­le bir ba­ba­nın ev­la­dıy­dı…

SA­RAY­DA TEV­RAT-İN­CİL

Ma­ni­sa’da­ki şeh­za­de­li­ği sı­ra­sın­da elin­den ki­tap düş­me­yen sı­ra dı­şı ki­şi­yi gün ge­lip dün­ya ta­nı­ya­cak­tı: Fa­tih Sul­tan Meh­met!
Os­man­lı Sa­ra­yı’na ilk kü­tüp­ha­ne­yi ku­ran da o ola­cak­tı. Ya­ni, kü­tüp­ha­ne sa­ray­dan ön­ce ca­mi­ye gir­miş­ti.
Fa­tih, Ma­ni­sa’dan Edir­ne’ye ve bu­ra­dan İs­tan­bu­l’­a hep ki­tap­la­rıy­la gel­di. Mah­mut Pa­şa gi­bi isim­ler ara­cı­lı­ğıy­la sü­rek­li Av­ru­pa’dan ki­tap ge­tirt­ti.
Sa­ra­y’­da­ki kü­tüp­ha­ne­nin so­rum­lu­su/ha­fız-ı kü­tü­bü dö­ne­min ün­lü ali­mi Mol­la Lüt­fi idi.
Fa­ti­h’­in kü­tüp­ha­ne­sin­de kaç ki­tap ol­du­ğu bi­lin­mi­yor. II. Be­ya­zıt dö­ne­min­de­ki 1502 yı­lın­da­ki sa­yı­ma gö­re, 5 bin 700 cilt için­de 7 bin 200 eser var­dı. Grek­çe, La­tin­ce, Er­me­ni­ce, Sür­ya­ni­ce, İtal­yan­ca ve İb­ra­ni­ce ki­tap­lar var­dı Par­şö­men üze­ri­ne al­tın­la ya­zıl­mış İn­cil ve Tev­rat var­dı. Kuş­ku­suz bun­la­rın bir bö­lü­mü Bi­zan­s’­tan kal­may­dı…
Sa­de­ce Fa­tih de­ğil.. Mah­mut Pa­şa ya da Ge­dik Ah­met Pa­şa gi­bi yö­ne­ti­ci­ler de kü­tüp­ha­ne kur­du. Me­sut Ha­li­fe ve Ali Fa­kih ta­ra­fın­dan ku­ru­lan kü­tüp­ha­ne­ler hal­ka ödünç ki­tap ver­di. Mol­la Ye­ğan kü­tüp­ha­ne­sin­de­ki ki­tap­la­rı­nın “ec­ne­bi­le­re­” ve­ril­me­si­ni ya­sak et­ti.
Son­ra­ki yıl­lar, hal­ka ki­tap ver­me ko­nu­sun­da -ev­li ol­ma ya da dört mez­hep­ten bi­ri­ne men­sup ol­ma gi­bi- il­ginç ku­ral­lar ge­ti­ril­di!
Za­man­la…
Sa­ray­da iki kü­tüp­ha­ne ol­du.
Bi­ri; sa­ray men­sup­la­rı­na açık bü­yük kü­tüp­ha­ne.
Di­ğe­ri; pa­di­şah­la­rın ya­tak oda­sı­nın ya­nın­da, kris­tal cam­lı ka­pak­la­rı olan iki do­lap­ta bu­lu­nan min­ya­tür­lü ki­tap­lar­dı.

Sa­ray kü­tüp­ha­ne­si Ba­tı’nın hep me­ra­kı­nı çek­ti. Av­ru­pa­lı alim­ler ve sey­yah­lar çok is­te­me­le­ri­ne rağ­men sa­ray kü­tüp­ha­ne­le­ri­ne so­kul­ma­dı. Bu­na rağ­men sa­ray kü­tüp­ha­ne­sin­den çok de­ğer­li eser­ler ça­lı­na­rak Av­ru­pa’ya ka­çı­rıl­dı.

CA­İZ DE­ĞİL FET­VA­SI

Evet, med­re­se­ler için­de kü­tüp­ha­ne­ler var­dı.
Evet, ca­mi­ler ve tür­be­ler için­de kü­tüp­ha­ne­ler var­dı.
17. yüz­yıl so­nun­da ye­ni bir kü­tüp­ha­ne ku­rul­du; med­re­se­den-ca­mi­den ba­ğım­sız bi­na­da ku­ru­lan kü­tüp­ha­ne­ler!
Bu­nun ön­cü­sü, “Köp­rü­lü Kü­tüp­ha­ne­si­” ol­du. Kü­tüp­ha­ne­nin ay­rı bir bi­na­da ku­ru­lu­şu­na Köp­rü­lü Meh­met Pa­şa baş­la­dı; oğ­lu Fa­zıl Ah­met Pa­şa de­va­mı­nı sağ­la­dı ve Fa­zıl Mus­ta­fa Pa­şa aç­tı. Yıl, 1678 idi.
Bin beş yüz ki­tap bu­lu­nan kü­tüp­ha­ne­ye mah­sus üç ha­fız-ı kü­tüb, bir mü­cel­lit (cilt­ci) ve bir bev­va­dan (ka­pı­cı) olu­şan gö­rev­li­ler atan­dı.
Bu kü­tüp­ha­ne de hal­ka açık­tı. (Av­ru­pa bu uy­gu­la­ma­ya an­cak 19. yüz­yı­lın ikin­ci ya­rı­sın­da geç­ti.) An­cak… Ödünç ki­tap ver­me­ye son ve­ril­di; çün­kü ki­tap hır­sız­lı­ğı art­mış­tı.
Son­ra­ki yıl­lar da­ha da kö­tü­sü mey­da­na gel­di:
Adı, Şe­hit Ali Pa­şa (1667-1716)…
II­I. Ah­me­t’­in da­ma­dıy­dı. Ta­rih ba­kı­mın­dan zen­gin ki­tap ko­lek­si­yo­nu­na sa­hip­ti. Se­fer­ler­den dö­ner­ken ge­tir­di­ği ki­tap­lar­la kü­tüp­ha­ne­le­ri­ni zen­gin­leş­tir­di. Sad­ra­zam­lı­ğı dö­ne­min­de İs­tan­bu­l’­a ki­tap çı­kı­şı­nı ya­sak­la­dı.
Ali Pa­şa Pet­ro­va­ra­din Mu­ha­re­be­si’n­de şe­hit dü­şün­ce ki­tap ko­lek­si­yo­nu­nun mü­sa­de­re­sin­de Şey­hü­lis­lam Ebu İs­hak İs­ma­il‘­den fet­va alın­dı.
Bu fet­va Os­man­lı’da ki­ta­bın-kü­tüp­ha­ne­nin yay­gın­laş­ma­sı­nı dur­dur­du. Şey­hü­lis­lam, ki­tap­lar­da ak­lın/fel­se­fe­nin bu­lun­ma­sı­na kar­şı çık­tı. Ta­rih, ede­bi­yat, ma­te­ma­tik vs. ki­tap­lar ca­iz de­ğil­di. İs­lam hu­ku­ku­na gö­re, ca­iz ol­ma­yan ki­tap­la­rın so­nu ya­kıl­mak ol­ma­lıy­dı. Sa­de­ce di­ni ki­tap­lar bu­lun­ma­lıy­dı kü­tüp­ha­ne­ler­de!
Bu fet­va so­nu­cu müs­pet bi­lim­le­re da­ir ki­tap­lar ca­mi­den de çı­ka­rıl­dı. Di­ni ki­tap­lar dı­şın­da­ki eser­le­re şüp­hey­le ba­kı­lır ol­du.
Mat­ba­anın ge­li­şi ve Tan­zi­mat, bu ya­sa­ğı del­se de ki­ta­ba-kü­tüp­ha­ne­ye il­gi es­ki­si gi­bi ol­ma­dı. Halk ki­tap­tan kork­tu.

Os­man­lı’da “Mer­di­ven­li Med­re­se­” için­de ku­ru­lan ilk kü­tüp­ha­ne. Bu­gün bi­na, “Bur­sa Es­ki Bas­ma ve Yaz­ma Eser­ler Kü­tüp­ha­ne­si­” adı al­tın­da hiz­met ve­ri­yor.

Ki­tap, sa­de­ce eği­tim-öğ­re­nim ara­cı ola­rak gö­rül­dü. Hal­kı ay­dın­lat­mak için Mü­nif Pa­şagi­bi dev­rin de­ğer­li dev­let adam­la­rı­nın ve it­ti­hat­çı­la­rın “Mil­let Kü­tüp­ha­ne­si­” kur­ma ça­lış­ma­la­rı cı­lız kal­dı. Hal­ka gö­re din dı­şın­da­ki ki­tap­lar ca­iz de­ği­di…
Ki­tap sa­ra­ya sı­kı­şıp kal­dı. Va­kıf kü­tüp­ha­ne­le­ri -ne­re­dey­se- çü­rü­me­ye terk edil­di.
Ar­dın­dan Os­man­lı’nın ka­çı­nıl­maz çö­kü­şü gel­di.
Bu­gün…
Kü­tüp­ha­ne­ler Haf­ta­sı­‘nın ar­tık ne­den pek kut­lan­ma­dı­ğı­nı an­lı­yor mu­su­nuz?..

ATA­TÜRK NA­SIL Kİ­TAP OKUR­DU

Atatürk kitap okurken…

Cum­hu­ri­ye­t‘­in ku­ru­cu ide­olo­ji­si­nin ki­ta­ba na­sıl bak­tı­ğı­nı, mem­le­ke­tin dört bir ya­nı­na kü­tüp­ha­ne­ler kur­du­ğu­nu sa­nı­rım yaz­ma­ma ge­rek yok.
Ge­çen gün ev­de mi­sa­fir­le­ri­miz­le soh­bet eder­ken ko­nu “na­sıl ki­tap oku­du­ğu­mu­za­” gel­di. Ya­ni; okur­ken ki­tap­la­rı çi­zer mi­si­niz; say­fa­la­rı­na not alır mı­sı­nız ve­ya say­fa­la­rı­nın kö­şe­le­ri­ni bü­ker mi­si­niz?
Ata­tür­k’­ten ör­nek ver­dim:
Ata­türk ki­tap okur­ken, ya­za­rın dü­şün­ce­si­ne ka­tıl­dı­ğı cüm­le­le­rin, pa­rag­raf­la­rın al­tı­nı kır­mı­zı ka­lem­le; ka­tıl­ma­dı­ğı bö­lüm­le­ri ise ma­vi ka­lem­le çiz­di.
Önem­li bul­du­ğu pa­rag­ra­fın ya­nı­na “x­x” önem­li; “xx­x” çok önem­li ve “mü­h” mü­him an­la­mı­na ge­len işa­ret­ler koy­du.
Oku­du­ğu say­fa­la­rın üs­tü­ne kur­şun ka­lem­le not­lar yaz­dı.
Ge­nel­lik­le ki­tap­la­rı ma­sa ba­şın­da oku­du. Ya­nın­da par­ça par­ça kes­tir­di­ği tül­bent bu­lun­dur­du; çok oku­mak­tan göz­le­ri ya­şar­dı­ğın­da bun­lar­la ku­ru­la­dı. İki gün ara­lık­sız oku­du­ğu ol­du. Be­ğen­me­di­ği ki­tap­lar için, “bo­şu­na za­man tü­ket­mi­şi­m” de­di.
Ne­re­ye se­ya­hat et­se, boş cep­ha­ne san­dık­la­rı içi­ne koy­du­ğu ki­tap­la­rıy­la git­ti. “Sa­vaş bit­ti şim­di cep­ha­ne san­dık­la­rın­da­ki ki­tap­lar­la mü­ca­de­le ede­ce­ğiz. Bu da kül­tür-sa­nat sa­va­şı­mı­z” de­di.
Cep­he­de ça­dı­rın­da ki­tap oku­yan bi­rin­den bah­se­di­yo­ruz…
Bü­yük öğ­ren­me aç­lı­ğı var­dı. Fran­sız­ca ki­tap­la­ra me­rak­lıy­dı.
En son oku­du­ğu ki­tap­lar Türk ta­ri­hi ve Türk­çe’ye ait ça­lış­ma­lar­dı. 1233 ta­rih ki­ta­bı oku­du. Ya­ban­cı ta­rih­çi­ler­den İn­gi­liz Sos­ya­list H.G. Well­s‘­i be­ğe­nir­di. Kü­tüp­ha­ne gö­rev­li­si Nu­ri Ulu­su’ya gö­re Karl Mark­s‘­ı da oku­du. Özel Ka­le­mi Züh­ti Ula­y’­dan, sos­ya­list Max Be­er’­in “Sos­ya­lizm ve Sos­yal Mü­ca­de­le­le­rin Ta­ri­hi­” ki­ta­bı­nı çe­vir­me­si­ni is­te­di. Her dü­şün­ce­ye açık­tı.
On­lar ede­bi­yat-sa­na­tı se­ven ku­şak­tı.
Ata­türk, 388 ede­bi­yat ve 212 gü­zel sa­nat­lar ki­ta­bı oku­du.
Arap­ça kö­ken­li ke­li­me­le­re kar­şı müt­hiş aler­ji­si var­dı. Bu­gün çe­şit­li spe­kü­las­yon­lar ya­pıl­sa da din ko­nu­sun­da 161 ki­tap oku­du.
Çok zen­gin bir kü­tüp­ha­ne ku­ran Ata­türk, ya­şa­mı bo­yun­ca 4 bin 289 ki­tap oku­du.
Kuş­ku­suz…

Ya­şa­mı bo­yun­ca bir elin par­ma­ğı­nı bi­le geç­me­ye­cek ka­dar ki­tap oku­yan­lar Kü­tüp­ha­ne­ler Haf­ta­sı’nın an­la­mı­nı kav­ra­ya­maz­lar…

Be­nim hi­ka­yem: FA­İK TON­GUÇ ÇO­CUK KÜ­TÜP­HA­NE­Sİ

Ba­ba­mın de­de­si­nin çok ki­ta­bı var­mış; ölün­ce ta­le­be­le­ri ki­tap­la­rı alıp gö­tür­müş. Ne­re­ye gö­tür­dük­le­ri­ni bil­mi­yo­ruz. O dö­nem…
Ya­ni 19. yüz­yıl­da Ço­ru­m‘­da med­re­se için­de üç kü­çük kü­tüp­ha­ne var:
– El-Hac Ali Efen­di b. Mah­mut (1844),
– Ha­cı Ah­met Fev­zi Efen­di (1879),
– Ye­di-Se­kiz Ha­san Pa­şa (1897).
Ki­tap “top­la­yı­cı­lı­ğı­m” bü­yük de­de­me mi çek­miş bil­mi­yo­rum.
Da­ha okul ha­ya­tı baş­la­ma­dan kü­tüp­ha­ne­ye git­tim.
Kü­tüp­ha­ne­nin adı, Fa­ik Ton­guç Ço­cuk Kü­tüp­ha­ne­si idi.
Fa­ik Ton­guç (1889-1968) Ço­rum­lu bir Cum­hu­ri­yet ay­dı­nıy­dı.
Mül­ki­ye Mek­te­bi’ni bi­tir­dik­ten son­ra dil eği­ti­mi için Fran­sa ve İn­gil­te­re’ye git­ti.
Lon­dra­‘da öğ­ren­ci­li­ği sı­ra­sın­da Bi­rin­ci Dün­ya Sa­va­şı çı­kın­ca he­men yur­da dön­dü. Sa­rı­ka­mı­ş’­ta sa­vaş­tı. Ya­ra­lan­dı. İyi­leş­ti. Yi­ne cep­he­ye koş­tu.
-De­de­mim mem­le­ke­ti- Bay­burt ile Ter­can ara­sın­da­ki Ban­do­la Ova­sı mu­ha­re­be­le­rin­de 11 Tem­muz 1916’da esir düş­tü.
Esa­ret ha­ya­tı, sa­va­şın bit­me­siy­le 27 Ha­zi­ran 1918’de bit­ti.
Ya­şa­dık­la­rı­nı “Bir Ye­dek Su­ba­yın Anı­la­rı­” ad­lı ki­ta­bın­da an­lat­tı. Bu idea­list su­ba­yın anı­la­rı­nı mut­lak oku­ma­lı­sı­nız.
Fa­ik Ton­guç, kay­ma­kam ol­ma im­ka­nı­na rağ­men me­mur­luk yap­mak is­te­di; An­ka­ra’da ti­ca­re­te atıl­dı.
Ki­tap­la­rı hep sev­di. An­ka­ra Ana­far­ta­la­r’­da ka­gir ev­de otu­rur­ken ne yap­tı?
1964 yı­lın­da Ço­ru­m’­a ço­cuk kü­tüp­ha­ne­si yap­tı­rıp dev­le­te he­di­ye et­ti.
Bu kü­tüp­ha­ne bi­zim eve ya­kın­dı.
Oku­la git­me­yi çok is­ti­yor­dum ama ya­şım tut­mu­yor­du. Sık sık Fa­ik Ton­guç Ço­cuk Kü­tüp­ha­ne­si’ne gi­dip ço­cuk der­gi­le­ri­nin re­sim­le­ri­ne ba­kı­yor­dum. “Ma­vi Kır­lan­gıç Ço­cuk Der­gi­si­”ni se­ver­dim. Yıl­lar geç­ti, adı­nı hiç unut­ma­dım.
Yıl­lar son­ra…
Bir ya­zım­dan do­la­yı ge­len bir okur mai­li be­ni tek­rar Fa­ik Ton­gu­ç’­la bu­luş­tur­du.
Mai­li atan to­ru­nu Şa­fak Ok­de­mir idi.
Ok­de­mir, tıp fa­kül­te­sin­den me­zun olup bir yıl he­kim­lik yap­tık­tan son­ra mes­le­ği­ne ve­da ede­rek, Mar­ma­ra Üni­ver­si­te­si Gü­zel Sa­nat­lar Fa­kül­te­si’n­de gra­fik oku­du.
Ar­dın­dan… Bir yıl ço­cuk yu­va­sın­da, iki yıl da bir köy il­ko­ku­lun­da gö­nül­lü ola­rak re­sim öğ­ret­men­li­ği yap­tı.
Üç ço­cuk ki­ta­bı yaz­dı: “Pe­ri­li Öy­kü­”, “Mer­di­ven­li Ada­” ve “Ma­vi Kız.”
Şa­fak Ok­de­mir, ha­len Ana­do­lu köy­le­rin­de­ki bir çok pro­je­ye des­tek ve­ri­yor.
De­de­si Fa­ik Ton­gu­ç’­un ço­cuk kü­tüp­ha­ne­si kur­du­ğu­nu anım­sa­tı­rım.
Bun­la­rın hiç­bi­ri te­sa­düf de­ğil…
Biz Cum­hu­ri­yet ço­cu­ğu­yuz.
Fa­ik Ton­guç­la­rın ema­net et­ti­ği ay­dın­lan­ma bay­ra­ğı­nı el­den dü­şür­me­ye­ce­ğiz…

Yazının orjinali için bakınız…