Kütüphaneler ve kütüphanecilik ile ilgili genel bilgiler

Kütüphane(kitaplık), kitapların konulduğu raf, dolap, ya da odadır. Evlerdeki kitaplıklardan başka, büyük şehirlerde devletin, belediyelerin, bilim kurumlarının genel kitaplıkları bulunur.

Herkesin faydalanmasına açık olan bu kitaplıklar iki türlü olur:

1. — Okuma (Araştırma) Kitaplığı: Okuyucunun arıyacağı kitapları, belgeleri bulundurur. Bu kitaplıklarda, eskimiş, kimsenin artık aramadığı kitapların yerine, zaman zaman, yenileri konulur.

2. — Müze-kitaplık (Muhafaza Kitaplığı): Değerli kitaplar (derleme eserleri), eski kitaplar (yazmalar, en eski basmalar), az bulunur eserler (asil baskılar, lüks eserler, tek nüshalar) bulunur.

Türkiye’deki kitaplıkların çoğu her iki çeşide girer: İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi (araştırma kütüphanesi), eski kitap koleksiyonlarını da içine aldığından, bir müze-kitaplıktır. Bizim genel kitaplıklarımızın pek çoğu bu çeşittendir. Ankara Milli Kütüphanesi, her şeyden önce genel bir kütüphane olduğundan, daima yenilenen sayısız el kitaplarını okuyucuya sunar.

Kütüphanecilik

Kütüphaneci kitaplığının zenginleşmesine dikkat etmek, derleyip topladığı kitapların muhafazası için faydalı gördüğü tedbirleri almak, nihayet geniş bir okuyucu kitlesinin eline bu kitapları vermek zorundadır. Bu üç görevin aynı zamanda yerine getirilmesine yarayan teknik araçlar, «kütüphanecilik» terimiyle kısaca anlatılır.

Kütüphanecilik meseleleri, kitaplık çeşidi kadar boldur: Bir şehir kitaplığının bir üniversite, ya da laboratuvar kitaplığı ile pek az ilgisi vardır. Genel bir kütüphane, bir çocuk kitaplığına hiç benzemez.

Kitaplar bir kütüphaneye derleme, bağış, değişim, satın alma gibi türlü yollardan gelir.

Derleme. — Türkiye’deki bütün basımevi sahipleri, yeni bastıkları kitap, dergi, gazete, resim, afiş gibi basmalardan beşer nüshayı devlete bedava vermekle yükümlüdürler. Buna «Derleme» denir. Tarihi Fransa Kralı I. François’nın 1537 tarihli bir fermanına kadar uzanan «Depot legal» denilen bu tesisin bizdeki karşılığı, 1934’te Atatürk’ün isteği üzerine çıkan 2527 sayılı Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanununa dayanır. İşin daha verimli olabilmesi için yeni bir kanun tasarısı hazırlanmıştır. Bazı kitaplıklara önemli koleksiyonlar kazandıran bu işten faydalanan kitaplık sayısı pek azdır. Derlenen eserlerden birer nüshası Millî Eğitim Bakanlığı Derleme Müdürlüğü’nce Ankara ve İzmir milli kitaplıklarına, Ankara İl Halk Kitaplığına, İstanbul Üniversitesi Kitaplığına, İstanbul – Beyazıt Genel Kitaplığına gönderilir. Başka ülkelerde mahalli kitaplıklara, milletlerarası değişim işlerine ayrılan nüshalar da vardır. Oralarda ayrıca film, plâk band ve fotoğraflar da derlenir.

Bağış. — İki şekilde olur: Devletçe satın alınıp gönderilenler, özel kişilerce yollananlar. ‘

Millî Eğitim Bakanlığı, yayımını teşvik etmek istediği eserlerden belli sayıda satın alıp kitaplıklara gönderir. Bazan epey önemli (50- 100 nüsha) bir yekuna varan bu satın almalar, kitaplık için ilgi çekici olabilir.

Özel kişilerin yolladığı bağışlar daha önemlidir. Yazarlar, kitaplıktan gördükleri hizmetlere karşılık, eserlerini bağışlamak suretiyle minnetlerini sunarlar. Bu âdet, kütüphanecilerin gayretini kamçılar, faydalı eserlerin okuyucuya verilmesini sağlar. Bütün bir kitaplığın bağışı daha önemlidir. Çokluk bir uzmanın iyi bildiği konulardaki araştırmaları için dikkatle toplayıp kurduğu bu çeşit kitaplıkların değeri pek büyüktür.

Değişim. — Kitap değişimi de bir kitaplığı zenginleştirmek hususunda değerli bir araç olabilir. Koleksiyonlar arasında çift nüshalar bulunursa kütüphaneci başka kitaplarla, hatta şahıslarla temasa geçerek değişim yapar. Kitapçılarda bulunmayan bazı kitaplar böylece elde edilmiş olur.

Satın Alma. — Kitaplık zenginleştirmenin normal yoludur. İşin önemi, eldeki paraya bağlıdır. Kitabı bile bile satın almalı, kesin siparişi vermeden önce uzmanlara danışmalı, paranın daima kıt olduğunu düşünmeli. Satın alma bütçesini yaparken abone fiyatlarına bakmalı. Gazeteler, dergiler, cüz cüz yayınlanan eserler ağır bir yük teşkil ederse de bir kitaplığın en esaslı öğelerinden biridir.

Kitaplığa Giriş

Kitaplar, süreli yayınlar gelince durumları kontrol edilir. Giriş veya demirbaş defterine kaydedilir. Bu defterler çeşitli olabilir: Derleme, bağış, satın alma vb. gibi geliş yeri sayısı kadar defter tutulur. Kitaplık küçükse, bir tek defter yeter. Defterde bir giriş sıra numarası (bu numara kitaba da aktarılır), yazarın adı, kitabın başlığı, geliş tarihi, fatura numarası (kitap satın alınmışsa), bağışlayanın adı (kitap bağış olarak gelmişse) için birer sütun bulunur.

Defter tutma, muhasebe işi tamamlandıktan sonra yeni gelen eser “kot” lanır.

Kotlama. — Eserin kitaplıktaki başka eserlere göre yerini tayin eden rakamlardan, harflerden ileri gelen topluluğa “kot” denir. Bu işte kullanılan birçok sistemler var. Bunların uygunluk derecesi koleksiyonların önemine, cinsine, yerin genişliğine bağlıdır. Bir boy kitapları yanyana koymak, kot yapmak üzere büyük sayılara gitmemek gerekir. Paris Milli Kitaplığında yapıldığı gibi, kitaplar büyük seriler halinde konulara, bunlar da boylarına göre küçük serilere ayrılabilir. Mesela, 4 R. 632 gibi bir kot meydana gelebilir. Yahut Güzel sanatlar, Bilimler, Din ve ilahiyat gibi büyük bölmeler yapılabilir. Çok ihtisasa kaçan bir kitaplığınız varsa, Evrensel Onlu Sınıflandırma sistemi kullanışlıdır. Çünkü aynı konudaki kitapları yan yana getirir. Epey yüksek rakamlar vermesi, bir de raflarda çok yer tutması bunun başlıca mahzurudur.

Kitaplığa gelip kotlanan eserler, katalog bölümüne geçer. Burada belli bazı ilkelere göre kataloglanır. Artık kitap yerine konacak duruma gelmiştir. Böylece kütüpaneciyi — kitabı koruma bakımından alınacak — bir sürü tedbir bekler.

Kitapların Korunması

Bir kitaplığın düşmanları çoktur: İlkin yangın, sonra — daha tehlikelisi — su ve rutubet, toz, böcek, kemirici hayvanlar. Hatta bunlara insanları da katmalı. Düşüncesiz, vicdansız okuyuculara karşı kütüphaneci sıkı kontrol görevini yapar. Elinde bir korkutma aracı da vardır: Damgalama.

Damgalama. — Belli sayfalara silinmez mürekkeple kitaplığın damgası basılır. Bu tedbir, halka ödünç kitap veren kitaplıklar için zaruridir.

Cilt. — Kitaplığın bütçesi elverirse, cilt işi çok faydalıdır. Kitapları iyi muhafaza eder, tozdan korur. Ancak, ciltleme çok pahalıdır. Kitaplığın gelirinin çoğunu yutar.

Yer. — Bina benzin deposu, doğramacı dükkânı vb. gibi tehlikeli ve gürültülü yerlerden elden geldiği kadar uzak olmalıdır. Mimar çelik çatılı bir bina yapar. Ağaç ve tahta hiç kullanmaz. Okuma salonunun yakınına konacak kitap depoları, geceleyin kapanacak madeni kapılı duvar bölmelerle birbirinden ayrılmış küçük odalar biçiminde olmalı. Böylece, yangını alevlendiren hava akımlarına engel olunur. Köpüklü yangın söndürme aleti, ateşi söndürmeye yeter, çünkü birbirini sıkıştıran kitaplar kolay yanmaz. İtfaiyecilerinin sıktığı fazla suyun meydana getirdiği hasar, kitapları tahrip eder. Yumuşak elektrik kabloları ortadan kaldırılmalıdır. Madeni raflar tercih edilir. Sıkışıklıktan, rutubetten kaçınmak üzere parmaklıklı planlar kullanılır.

Kitap depolarının çok ısıtılması doğru değildir, ciltleri kurutur. Uzmanlarca tavsiye edilen hararet en az 13° dir. Zaman zaman havayı değiştirmeli. Güneş içeriye girmemeli. Böceklere yuva olan, kağıtları lekeleyen toz aspiratörle alınır. Mimardan alçak odalar yapması istenmeli, merdiven ve tabure kullanmamalı.

Kitap Bilgisi: Bibliyografya

Kitaplar hakkında bilgi veren, onları çeşitli yönlerinden tanıtan bilime «bibliyografya» denir. Bibliyografya baskıyla, elle, ya da başka bir yolla çoğaltılmış metinleri kaydeder, başlıklarına, yazar adlarına, konularına göre sıralar, basım yerlerini, tarihini, sayfa sayısını, büyüklüğünü bildirir. Kitapseverlere yol gösteren, aradıkları kitapları bulmalarına yardım eden bibliyografya, böylece, kitapla yan yana yürüyen bir bilim dalıdır.

Türkler, bütün tarihleri boyunca, kitaba, kitaplığa önem vermişlerdir. En büyük bibliyografya bilginimiz, Kâtip Çelebi‘dir. Onun en önemli eseri, Batı dillerine de çevrilen “Keşf-üz-zünun an esa-mi-il-Kütüp vel-Fünun” adını taşır. Arapça yazılan bu eser, 1450 kitaptan bahseder. Eseri Millî Eğitim Bakanlığı yeni harflerle de bastırmıştır.

Yeni harflerin kabulüne ( 1928) kadar bibliyografya işlerimiz, şahsi gayretler çerçevesini aşamamıştı. Ancak 1934’te Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu çıktıktan sonra «Türkiye bibliyografyası» resmen yayınlamaya kî klâsik eserler belli biçim kalıpları İçinde, değişmez kurallara uyularak meydana getirilir.

Klâsisizm, romantizme, yani XIX. yüzyıl başlarına kadar sürmüştür. O sıralarda şairler, yazarlar aklın kuralcılığından bıkmışlar, duygularına serbestlik aramaya başlamışlardı.

Güzel sanatlarda da klâsisizm, ruh ve mâna bakımından edebiyattakinden pek farklı değildir. Önce İtalya’da başlıyan bu hareket, hızla, Fransa’ya/ oradan da öbür memleketlere geçti. Resimde, mimarlıkta, heykelde Eski Yunan ve Roma eserlerinin bağlı oldukları kuralları geliştirmekle kendini belli etti.

Klâsik resim, akademilerde formül ve reçete haline gelip soysuzlaşıncaya kadar bütün Avrupa’da rağbet görmüştür. Fransız ressamı Louis David’in «Horace’ların Yemini» adındaki ünlü tablosu bu tarzın ilk önemli örneği sayılır. Klâsisizm devrinde yapılan heykeller bir yandan akıl kurallarına son derece bağlı, bir yandan gerçeği arayan eserlerdi, biçim mükemmelliğini de ihmal etmezlerdi.

Kaynak: www.nkfu.com